İnanç: Bizi Biz Yapan Özelliklerden (Belief: What Makes Us Who We Are)

 Kendimize atfettiğimiz türlü etnik kimlikler, dini inançlar ve çeşitli kültürel miraslar, bize bu sınırlar içerisinde yaşayan insanların farklarından çok, ortak yanlarını gösteriyor.
İster kendimizi Alevi olarak tanımlayalım, ister Sünni, Türk, Kürt, Musevi, Süryani, Ermeni, Hıristiyan, Laz veya Çerkez hepimiz bu coğrafyaya hayatını veren ve medeniyetlerin beşiği olarak bildiğimiz kadim Mezopotamya’nın mirasını taşıyoruz.
Batı’ya önyargı
Bu çeşitliliğin mirasını yaşatmanın yolu, kendimizi eskilerin Batı’ya yaptıkları seferlerin sade bir devamı olarak görmekten, Anadolu’nun zengin kültürünü Batı’ya göstermeye çalışmaktan geçmiyor.
Tarihimizin ve köklerimizin mirasına layık olabilmenin birinci yolu, sahip olduğumuz çeşitliliğimizi birbirimize anlatmakla başlıyor.
Toplumumuzun genelinde Batı’ya karşı önyargılarımızın olduğu bir sır değil. Var olan hoşnutsuzluğun, güvensizliğin ve Batı’yı kendilerini beğenmiş olarak görmemizin belki de en önemli sebeplerinden biri, bizi dinlemediklerini, anlamadıklarını, kültürümüzün zenginliklerini bilmemelerine rağmen kendilerini çoğu zaman bizden üstün görmeye çalıştıklarını düşünmemizde yatıyor. Daha kendimizi anlatamadan, bu topraklarda yaşamış düşünürleri tanıtamadan, yüzyıllar boyunca var olmanın süzgecinden geçmiş müziğimizi, yemeklerimizi ve edebiyatımızı karşıdakine gösteremeden aşağılanmak, belki de damarımıza en çok basan, bizi en çok sinirlendiren davranışlardan biri.
Ne yazıktır ki, birbirimize karşı süregelen davranışlarımız ve tavırlarımız, bize Batı’nın eleştirdiğimiz yönlerini kendi topraklarımızda, kendi aramızda yaşatıyor.
Mirasımızda olan çeşitliliğe bir zenginlik olarak bakmak yerine bunu bir çatışma sebebi olarak görmekteki dar görüşlü ısrarımız, ortak geçmişimizdeki bilgelikten yararlanmıza izin vermiyor. Öyle ya da böyle görmemiz gereken nokta, hepimizin aynı evde yaşadığı ve varlığımızın bu beraberliğe muhtaç olduğu. Evimizin, bütün bu kargaşaya, şiddete ve sürekli hatalara rağmen hâlâ ayakta olmasının en önemli sebebi, temellerini beraber atmış olmamızdan geçiyor. Bu evin temelinde yatan ve sağlamlığının garantisi olan mirastan vazgeçmek, içinde yaşadığımız evi başımıza yıkmaktan farklı bir şey değil ve farklı sonuç da doğuramaz.
Zenginlik
Öte yandan, temelimizde var olan beraberliğimizi bir zenginlik olarak kabul edip ilişkilerimizi buna göre şekillendirdiğimiz zaman, göreceğiz ki kaynaklarımız ve enerjimiz birbirimizi yok etmeye değil, birbirimizi kalkındırmaya harcanacak. O zaman tarihimizin, toprağımızın ve beraberliğimizin bize bıraktığı mirasa layık olmakla kalmayacağız, yaşadığımız ve yaşattığımız hoşgörüyle, çeşitlilikle ve beraberlikle etrafımıza da örnek olacağız.
Bizi biz yapan özellik
Bizi biz yapan belki de en önemli kelime inanç. Hangi dine kendimizi bağlı hissedersek hissedelim, hangi geleneklere uyarsak uyalım, hangi takımı tutarsak tutalım, hangi partiye yakın olursak olalım, biz yaşadığımız şeylere inanıyoruz. İster farkında olalım, ister olmayalım, içinde bahsettiğimiz evin temelinde barış ve beraberliğe dair çok güçlü bir inanç var. Bu inancı yaşama özgürlüğümüzün elimizden alınmasına izin vermemiz demek, bizi bugüne getiren her şeyi elimizin tersiyle itmemiz demek. Karar her zaman olduğu gibi yine bizim.
(* Ali E. Erol: Howard Universitesi (ABD)- Hitabet İletişimi doktora öğrencisi)